Ben olsam…
Böyle başlayan kaç cümle duyduk veya kullandık?
Ben olsam öyle yapmazdım. Ben olsam öyle demezdim. Ben olsam öyle düşünmezdim…
“Ama sen değilsin” diyemedik ne kendimize ne de karşımızda bunları diyenlere.
Ben artık demeye başladım, biliyor musunuz?
Hayatta en kolay şeyin karşındaki kişiyi ayıplamak ve yargılamak olduğunu okumuştum kitabın birinde.
BEN OLSAM??? Sen olamazsın. Onun yaşadıklarını, hissettiklerini yaşamadan ve hissetmeden sen o olamazsın. Onun hangi koşulda neler yaptığını sen bilemezsin. Bırakın başka birinin yaptıklarını, hayatınız boyunca hiç geçmişte yaptıklarınıza bakıp da “Ben bunları nasıl yapmışım? Neden yapmışım? Şimdi olsa asla yapmazdım.” demediniz mi?
Bir gün bir arkadaşımla dertleşirken dedim ki “Şimdi geçmişte bu yaptıklarıma bakıyorum da, nasıl yapmışım bunları anlayamıyorum. Şu anda bunları asla yapmam, yapamam.” Bana dedi ki: “Tuğba’cığım, o dönemde tüm yaşadıkların, hissettiklerin o kadar farklıydı ki… O zamanki Tuğba’nın yaptığı şeyler için bugünkü Tuğba’yı yargılama. Yanlış olduğunu kabul ettiğin her şey için zaten bedeller ödedin. Şimdi artık her şeyin farkındasın, değil mi?”
Şimdi soruyorum size: İnsanın kendine göstermesi gereken anlayışı ve hoşgörüyü başkalarından esirgemesi insani olur mu? Bizler kim oluyoruz da ya da ne haddimize ki karşımızdaki insanları bu kadar acımasızca eleştirme, yargılama hakkını kendimizde buluyoruz? Önce kendimize dönüp “Her yaptığımız mükemmel mi?” diye sormamız gerekmez mi? Velev ki her şeyimiz mükemmel, zor durumda kalan bir insana bir taş da bizim atmamız bu mükemmelliği bozmaz mı!? (Bu arada mükemmel insan olduğuna da inanmam, o da ayrı.)
Ben herhangi bir konuda ahkam kesmiyorum, inanın bana. Zamanında ben de haddim olmayarak dönüp kendime bakmayarak “ben olsam”ı çok dedim. Fark ettim ki hayatla meselelerini halletmiş insanlar “ben olsam” diye başlamıyorlar sözlerine.
Kendi hayatına bakmadan, haddini bilmeden, anlamadan, dinlemeden, hadi başkalarının hayatları üzerinden at atabilirsen… Ne kolay, değil mi?
Mevlâna ne güzel ifade etmiş: “Bin sene okusam da ‘ne biliyorsun’ diye sorsalar, haddimi biliyorum derim.”
Dikkat ettim de insan kendisine dönüp bakmaktan korkuyorsa ömrünü başka insanların hayatlarını yaşamakla geçiriyor.
Bir de kendini nizami mülk zanneden ve dünyanın kendisi etrafında döndüğünü zanneden insanlar var ki onlar hayatlarında zaten sütten çıkmış ak kaşıklardır! Her konuda bilgileri ve fikirleri vardır. Hayata herkese ders vermeye gelmişlerdir. En iyi onlardır. Herkesi eleştirmek, haklarında doğru yanlış kararlar vermek en doğal haklarıdır… Onlara da “Hadi canım sen de!” diyorum…
Bırakalım kendimizi kandırmayı. Hiçbirimiz kimsenin hayatını eleştirecek kadar masum değiliz. Ne zaman ki kendimize ne pahasına olursa olsun dürüst davranıp eksiklerimiz üzerine yoğunlaşabiliriz, hatalarımızdan derslerimizi alabiliriz, işte o zaman insan olma yolunda ciddi adım atmışızdır. Aksi, inanın mümkün değildir. Zordur. Hepimiz insanız. Yanlış da yaparız, düşeriz de, şaşarız da.
Önemli olan; yaptıklarımızın farkına varıp, düzeltmemiz gereken her yanlışımızla yüzleşmemizdir; başka insanların hayatlarına burnumuzu sokacağımıza kendi hayatlarımıza ilaç olmaya, kendi yaralarımıza merhem olmaya çalışmaktır; hatta etrafımızda yanlış yaptığını düşündüğümüz dostlarımız, sevdiklerimiz varsa onlara el uzatmaktır; bunu yapamıyorsak da yollarından çekilmektir.
BEN OLSAM… Sen hiçbir zaman o olamayacaksın. Olmayacaksın. Onun hissettiklerini hissetmeyecek, yaşadıklarını yaşamayacaksın. Bu sebeple onun verdiği tepkileri yaptıklarını anlayamayacaksın. Sana göre yapılan her şey yanlış bile olsa eğer niyetin ona yardımcı olmaksa, onu anlamaya çalışmaksa yargılamayacaksın, el uzatacaksın, dinleyeceksin. Belki de çok kızacaksın ama sadece yanında durup yaptıklarını anlamaya çalışacaksın. Bunları yapacak yüreğin yok mu? O zaman çeneni kapatıp yoldan çekileceksin…