Ah bu diziler!

Hep güzel kız ve yakışıklı çocuk aşkları vardır filmlerde, dizilerde…

Bu ikisi için her şey yapılır, her şey mübahtır onların kavuşması için…

Güzel kız yakışıklı oğlanla yaşayacağı AŞK için en yakın erkek arkadaşını kullanmaktan hatta onun duygularını sonuna kadar sömürmekten dolayı hiç sıkıntı duymaz.

Bu arada yakışıklı oğlan sırf sevdiği kıza kavuşmak adına diğer kızların duygularıyla oynayıp ardında kırık kalpler bırakmayı sakıncalı bulmaz.

Her şey bu iki güzel insan etrafında döner geri kalanlar hiç önemli değildir…

Bu iki güzel insanın aşkları kavuşmaları için milyonlarcamız ekranlarımızın başına kilitlenir biran evvel kavuşmaları için dualar ederiz…

Hepimiz o güzel kız ya da o yakışıklı oğlanızdır.

Yaşayamadığımız yaşamak istediğimiz yaşama umudumuzu yitirdiğimiz aşkı tutkuyu onlarla yaşar ve hayallerimizde de olsa müthiş bir aşkın parçası oluruz.

Bütün senaristler bu ikiliyi bir türlü kavuşturmaz kavuşturunca bilirler ki, biliriz ki artık büyü bozulacaktır…

Ne kadar film ne kadar dizi varsa aşka ait, bu iki güzel insanın aşkına ait buluşamazlarsa reyting rekorları kırar.

Ne kadar karmaşıksa ilişkiler ne kadar güzel kız yakışıklı oğlanın canını yakarsa onunla birlikte kendine hayran diğer oğlanları parmağında oynatırsa o kadar ilgi çeker…

Ne kadar yakışıklı oğlan güzel kızı ağlatırsa güzel kız için o kadar vazgeçilmez olacaktır.

Makbul olan ilişkiler, yaşanacak en büyük aşklar bir türlü kavuşulamayan, iki dünya harikası olağanüstü insanın yaşadığı hayatın uzağından yakınından geçmeyen insanların yaşadığı aşklar ilişkilerdir…

Yaşamın içindeki herkes kusursuzdur çünkü…

Dışarıda her kadın ideal vücut ölçülerine sahiptir, oğlanlar moda dergilerinden fırlamış gibi dolaşırlar etrafımızda…

Kendimizi bilmeden ne olduğumuzu bilmeden bence bilip de kabul edememekten filmlerdeki kahramanlarımızı aramaya başlarız…

Yaşamımızdaki erkeklerimize, kadınlarımıza, sevgililerimize sahip çıkamayız…

Bir zamanlar aşklarından gözlerimizi kör eden kızlar oğlanlar eskimiş olurlar…

Modaları geçer, heyecanları söner gözümüz görmez onları…

Okuduğumuz romanın kahramanı gelecektir çünkü günün birinde…

Gelip kendi kendimize mahvettiğimiz hayatlarımızda güneş gibi doğacaktır.

Kimi bekleyenler kavuşurlar bu çoooook uzun zamandır bekledikleri kızlarla oğlanlara…

Ama bir süre sonra onları da ilk gördüğümüzdeki ışıkla aşkla tutkuyla görmemeye başlayacağızdır.

Çünkü onları da değiştirmek için uğraşıp uğraşıp ardından da sen ilk tanıştığımız günden bu yana çok değiştin bana eskisi gibi davranmıyorsun diye suçlayacağızdır…

Ne zamanki bizim eskittiklerimiz başkalarının yenileri olurlar, vazgeçilmezleri olurlar…

İşte o zaman bunalımlar yaşamaya başlayacağızdır.

Ama kendimize değerlerimize bakmayı akıl etmeden hayaller peşinde koşmaya devam edeceğizdir.

Aslında o eskittiğimiz şeylerin içinde duygularımızı değerlerimizi hatta kendimizi eskittiğimizin farkına ise gerçekten yalnız kaldığımızda varacağızdır…

Eski aşklar kalmadı deyip deyip sızlanacağımıza bu eski aşkları nasıl da bu hale getirdiğimize bir dönüp bakabilsek…

Masallardan uzaklaşıp ayaklarımızı yere basmayı deneyebilsek…

Kıymet bilmeyi öğrenmeye çalışabilsek…

Sahici olabilsek

Gerçek olabilsek

Yani kendimiz olabilsek…

Nasıl güzel olur, ne dersiniz…

Tuğba Şişik Reis

2022 yılı itibarıyla profesyonel hayatta 31 yılımı tamamlıyorum. Amacım kariyer hayatım boyunca yaşadıklarımdan yola çıkarak sizlere ilham olabilmek ve tecrübelerimle katkı sağlayabilmek. Devamını oku…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir