Hayat bitmeyen sınavlardan ibaret

Geçenlerde aklıma geldi: Öğrenciyken sınavlardan beklediğim notu alamadığım zaman veya bir sınavım başarısız geçtiği zaman ya da taktir belgesini bir puanla kaçırdığımda nasıl üzülür, nasıl ağlardım. ?

Okuldaki sınavlar hayatımın mutluluk veya mutsuzluk kaynağı olurdu. Benim dönemimde üniversite sınavları iki basamaklı olurdu. Birinci basamağı geçemeyenler ikinci sınava giremezlerdi. Hiç unutmuyorum, uykularım kaçmıştı ya birinci sınavda yeterli puanı alamazsam, ya kazanamazsam diye. 35 net gibi bir kriter vardı. Sınavdan çıktığımda 90 net yapmıştım. ?

Sonrası üniversitede vizeler, finaller… Hep bir sınav vardı geçmemiz gereken. Kendime şunu demiştim: İşe başlasam da şu sınav stresinden uzaklaşsam… Bunları yazarken yüzümde bir tebessüm var. ? Keşke her şey okuldaki sınavlarla kalsaydı…

Yaşadığımız sürece bitmeyecek sınavlardan geçiyoruz. Oysaki bana “Sınavlar sadece okulda olur.” denmişti. ? Gerçekten bana öyle denmişti.

Benim dönemimde böyle özlü sözlere, kişisel gelişim kitaplarına veya hayatlarından kesitler paylaşan kişilere çok rastlanmazdı. Hatta kimse başarısızlıklarından, mutsuzluklarından, yaşadığı kötü olaylardan neredeyse hiç bahsetmezdi. Anneannem derdi ki: “Evin içinde yaşanan evin içinde kalır. Şikâyet etmek veya anlatmak çok ayıp!”

Benim çocukluğum benim gibi çocuklarla geçti. Yani hayatı sadece etrafımdaki insanlarla yaşayıp öyle biliyordum. Bu sebeple üniversite hayatım bana çok değişik bir dünya açmıştı. Ülkenin birçok şehrinden gelen çocukların bir arada olduğu, yaşama hazırlandığı bir yerdi üniversite ortamı. Benim için de pek kıymetlidir. Hayatı öğrenmeye orada başladım ben. ?

Üniversite, sınavların sadece kalemle kitapla verilmediğini yaşayarak gördüğüm yerdir. Çok değerlidir, çok… ?

Kalemle kitapla hazırlandığımız sınavlar ise hiç bitmedi, haberiniz olsun. Okul bitince o da bitiyor zannedilmesin. ? Daha dün bir sınavım vardı ve çoook zordu. ?

Ama asıl sınav hayatın içinde yaşarken arkadaşlar. İnsanın içinde olduğu her şey aslında sizi bir sınavdan geçiriyor. İyiyle kötünün birbirine karıştığı bir hayat bu hayat…

Öyle “Kötü insanlardan uzaklaşın, iyiliklere koşun.” gibi romantik bir tavsiye de vermeyeceğim size. ? Çünkü gerçek değil! Vereceğim tek tavsiye, kötüye uyup iyiliklerinizden uzaklaşmamak olur sadece.

İş hayatı sizin belki de hiç birlikte olamayacağınız, olmak istemeyeceğiniz insanlarla dolu olacak. Bir işe başlarken çalışma arkadaşlarınızı siz seçmiyorsunuz, size hazır paket olarak veriyorlar. “Buyurun, bunlar yeni arkadaşlarınız. Gününüzün 10 saate yakını bu insanlarla geçecek. İster sevin ister sevmeyin, bizim sorunumuz değil.” diyorlar. ? (Ama sesli değil tabii ki.) 

İşte sınavlar burada başlıyor. Nasıl davranacağınız, tarafınızı nasıl seçeceğiniz, kiminle ne kadar samimiyet kuracağınız, kiminle ne paylaşacağınız sınavlarınız oluyor.

Hayal kırıklıkları, yanlış anlamalar, menfaat ilişkileri, çatışmalar yaşıyorsunuz. Kusura bakmayın ama yaşayacaksınız.

Gerektiğinde kavga ediyorsunuz gerektiğinde de susuyorsunuz.

Sizinle ilgili olmayan ama haksızlık gördüğünüz yerde tavrınızı koyuyorsunuz. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” demiyorsunuz. O yılanın başını size dokunmasa da eziyorsunuz.

Kötülüklerle başa çıkmasını öğreniyorsunuz. Kötüye kötü karşılık vermemek sınavınız oluyor. Veya menfaatlerinizin çakıştığı kişilere karşı da adil olmanız gerektiğini öğreniyorsunuz.

Hayatta bir duruşunuzun, vicdanınızın ve kişiliğinizin olması için hak yemiyorsunuz. Ne olursa olsun doğrudan sapmıyorsunuz.

Kendinizden pozisyon olarak daha aşağıda olan kişilere saygı duyuyorsunuz. Sadece amiriniz olduğu için de ona iyi davranmıyorsunuz.

Ölünceye kadar, son nefesimizi verene kadar kendinizle ilgili meseleniz bitmiyor. Bitmemesi için çaba sarf ediyoruz.

Kendiniz dışında başka insanların da hayatları için çabalıyorsunuz. Ne etliye ne sütlüye dokunmadan yaşamıyorsunuz. Ülkeniz için, aileniz için arkadaşlarınız için de fedakarlıklar yapıyorsunuz; gayret ediyorsunuz.

Bunların hepsini tabi ki ilk seferde başarmanızı, bu sınavları başarıyla vermenizi kimse beklemiyor sizden. Ama pes etmiyorsunuz. Elinizden gelenin en iyisi ne ise onu yapıyorsunuz.

Ama gördüğünüz gibi okuldaki sınavlardan daha zorlu sınavlar bunlar. Ve bizi biz yapan, bizi hayatta ayakta tutan sınavlar bunlar.

Kaç kez kalırız, kaç kez geçeriz? Kaçını beceririz? kaçında çuvallarız? Bilmiyorum. Ama bu sınavlar son nefese kadar var. 

Önemli olan, hep dediğim gibi, pes etmemek ve gerekirse tekrar tekrar en baştan başlamak.

Bakın, koskoca bir yıl bitiyor. Hadi sorun kendinize: Bu sene hangi sınavdan geçtiniz, hangi sınavdan kaldınız? 2023’e hangi sınavlarla gireceksiniz?

Tuğba Şişik Reis

2022 yılı itibarıyla profesyonel hayatta 31 yılımı tamamlıyorum. Amacım kariyer hayatım boyunca yaşadıklarımdan yola çıkarak sizlere ilham olabilmek ve tecrübelerimle katkı sağlayabilmek. Devamını oku…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir