Bayramlar

Eski bayramların tadı kalmadı.

Bu cümleyi kaç kişiden duyduk, değil mi?

Bayramları küçüklüğümde çok severdim. Ben ilkokula kadar anneannesinde yaşayan bir çocuk olarak çok mutlu bir çocukluk geçirdim. Rahmetli anneannemin evi hep kalabalık olurdu. Demirbaşlar olarak anneannemin annesi ve kayınvalidesi pek tabi ki benim büyük büyük annemlerle harika vakit geçirirdik. O kadar çok yaşlı gelirdi ki onları eğlendirmek benim görevimdi:)

Ailenin ilk torunu olarak herkes tarafından sanki yıllardır bekleniyormuşum da mucize gibi hayatlarına düşmüşüm gibi davranırlardı. Ne desem iki edilmezdi.

Anneannemi nerede hatırlıyorsun diye sorsanız mutfakta derim hemen.

Harika bir anneannem vardı benim. Tabi ki herkesin anneannesi gibi.

Canım gece yarısı helva isterdi cezvede bana helva yapardı. Evleri sobalı idi.

Sobalı evleri olanlar hatırlarlar sobanın olduğu oda sıcacık geri kalan odalar buzdolabı kadar soğuk olurdu. Canım dedem yatak soğuk olmasın ben üşümeyeyim diye önceden odaya gider yatağa yatar yatağı ısıtır sonra da beni yatağa alırdı. 

Bir elim anneannemde bir elim dedemde güvenle ve mutlulukla hayatımın en güzel rüyalarını gördüğüm uykuya dalardım. Sabahları ise yumurtalı ekmek kokusuna uyanırdım. Anneannem sayesinde hayatımda sonrasında adının french tost olduğunu öğreneceğim (o zamanlar hiçbir şeyin çöpe atılmadığı ve bayat ekmeklerin değerlendirilmek üzere yapılan yumurtalı ekmekler) yumurtalı ekmek favori yiyeceğim olacaktı. 

Bu arada daha 3,5 yaşımda kendi kararlarımı veren biri olarak kardeşim doğduğu ve onu amansızca kıskandığım için anneannem ve dedeme temelli yerleşme kararı almıştım. Şaka yapmıyorum çok ciddiyim. Hayatımın ilk aldığım kararıdır. 

Bayram sabahları annem ve babam benimle olmak için bir gün öncesinde bana diller döküp eve bir günlüğüne dönmem için adeta yalvarırlardı. Bir günlüğüne de olsa anneannem ve dedemden ayrılmak bana çok zor gelirdi. Mecburen giderdim.

Bayram öncesi anneannem hummalı bir hazırlığa başlardı. Ev günler öncesinden temizlenmeye başlardı. Her şey elden geçerdi. En çok da anneannemin çekmecelerin içine kadar neden temizlik yaptığını yıllar sonrasında kendi evim olduğunda anlayacaktım. Bayrama verilen inanılmaz önemdi bunun tek sebebi.

Büyük babam bayrama özel alışveriş yapardı. Eve şeker, çikolata, kahve, kolonya ve bayramda el öpmeye gelecek olan çocuklara verilmek üzere mendiller alınırdı. Ayrıca çocuk olmayan el öpecek olanlar için ise mendil ve çorap alınırdı. Anneannem bir gece öncesinden zeytinyağlı dolma sarmaya başlardı. Koca bir tencere ayranlı çorba yapardı. Yine anneannemin özel yemeği olan et yemeği (ki şimdi her bayram annem yapıyor bu yemeği) bir gün boyunca kısık ateşte pişerdi. Mutlaka ama mutlaka yeni bir elbise giyerdi anneannem. En güzel kıyafetlerini hazırlarlardı anneannem ve dedem bayram için. Dedem takım elbise giyer ve kravat takardı. 

Koskoca bayram sofrası kurulurdu. Dayımlar, yengemler, kuzenler, annem, babam, kardeşim ve tabi ki ben bu sofranın etrafında oturur neşe ile yemek yerdik. Ardından gelsin bakalım bir tepsi baklava. Yanında bayrama özel gazoz. Çünkü asla özel günler dışında böyle içecekler masada olmazdı.

En sevdiğim ise el öpme ve harçlık alma faslı idi. Harçlıklar alınır toplanır hoooop dedemin bahçesine inilirdi. (Benim dedem oduncu idi. Bu sebeple koskoca bir odun deposu ve önünde yine kocaman bir bahçenin içinde bir evleri vardı) Mahallede ne kadar çocuk varsa hepsi bahçede toplanırlardı ben de elimdeki tüm para ile onlara çikolata ve şeker alır ikram ederdim. Param harçlıkları topladığım günün sonunda bitmiş olurdu. Dedem derdi ki benim torunlar bayat para kullanmıyorlar:)

Bu geleneklerimiz yıllar boyunca devam etti. Biz hiçbir bayram tatile gitmedik. Hep o bayram sofrasında buluştuk. Sonrasında ben de evlendikten ve evden ayrıldıktan sonra hiçbir bayramda tatile gitmedim. Bayram benim için hep büyüklerle akrabalarla olma zamanı idi.

Önce dedem ayrıldı aramızdan. Anneannem dedemden sonra tüm geleneklerini devam ettirdi. Zeytinyağlı dolması ölmesinden 4 yıl evveline kadar kendisi tarafından hep yapıldı. Hep o sofrası kuruldu. Hep harçlıklarımız hazırdı. 8 yıl evvel onu da yolcu ettik. Onunla birlikte çocukluğumu da o cami avlusunda uğurladım. Hayatımın en güzel günlerinin geçtiği o ev o kapı kapanmış oldu. Sonra ise canım babamı 5 yıl evvel uğurladık. Elini öpmek yerine kabristana gitmek çok zor emin olabilirsiniz. Hala bu duruma alışamadık.

Şimdilerde anneannem gibi annem de gelenekleri devam ettirip onun kuracağı bayram sofrasının etrafında toplanıyoruz. Anneannemin et yemeğini annem yapıyor.  Yaşarlarken nelere sahip olduğumuzu ve ne kadar şanslı olduğumuzu anlamıyoruz galiba. Her kayıp çocukluğumuzdan bizleri biraz daha uzaklaştırıyor. 

Ben artık Ege’nin teyzesi olarak ona böyle güzel anılar biriktirmesi için gayret gösteriyorum. Bayramları önemsiyorum. Anneannemin dedemin evindeki o hummalı çalışmalar şu anda benim evimde de var. Günlerce bayram hazırlığı yapıyorum. Bundan sonrasında amacım Ege’nin de benim gibi unutulmaz bayram hatıraları olmasına katkıda bulunmak.

Şu anda çocuklarımızla yaşadığımız bayramlar da onların unutulmaz bayramları olacak biliyorum. 

Tüm uğurladığımız yakınlarımız nurlar içinde uyusunlar ve onları sevgi, saygı ile anıyorum.

Yaşattığınız tüm güzellikler için teşekkür ederim sizlere…

Tuğba Şişik Reis

2022 yılı itibarıyla profesyonel hayatta 31 yılımı tamamlıyorum. Amacım kariyer hayatım boyunca yaşadıklarımdan yola çıkarak sizlere ilham olabilmek ve tecrübelerimle katkı sağlayabilmek. Devamını oku…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir